an hour

English-Turkish Translation

  1. saatte ortalama 90 km . sürat
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

adjourn for an hour
bir saatlik ara vermek Verb
at a speed of 30 miles an hour
saatte 30 mil hızla
average 90 km an hour
saatte ortalama 90 km sürat
be running at 100 km miles an hour
saatte 100 km hızla gitmek Verb
break off for half an hour
yarım saat ara vermek Verb
drive along at 100 km an hour
saatte 100 km gitmek Verb
every quarter of an hour
her çeyrek saatte bir
go a hundred kilometers an hour
saatte yüz kilometre gitmek Verb
go at fifty miles an hour
saatte elli mil gitmek Verb
interval of half an hour
yarım saatlik ara
kilometers) an hour
saatte 100 km
last an hour
bir saat sürmek Verb
last an hour
bir saat dayanmak Verb
last an hour
bir saat boyunca devam etmek Verb
quarter of an hour
çeyrek saat
quarter of an hour
çeyrek
recess for an hour
bir saatlik ara vermek Verb
relax an hour
bir saat dinlenmek Verb
run 100 km an hour
saatte 100 km gitmek Verb
start at intervals of an hour
her yarım saatte bir kalkmak Verb
throttle down a car to thirty miles an hour
arabanın süratini saatte 30 mile indirmek Verb
travel at a rate of 100 km an hour
saatte 100 km yol yapmak Verb
an hour from here
buradan bir saat
an hour's delay
bir saatlik gecikme
an hour's drive away
arabayla bir saatlik mesafede
an hour's remission
bir saatlik dinlenme
assign an hour for a meeting
bir toplantı için saat tayin etmek Verb
assignation of an hour for a meeting
randevu için bir saat tayini
at an hour's notice
saati önceden haber vererek
at an hour's notice
bir saat önceden haber vererek
move an hour ahead
bir saat ileri almak Verb
not worth a day's/an hour's purchase
yaşama ümidi yok/ölümü yakın/ancak bir günlük/bir saatlik ömrü var.
put in an hour reading newspapers
gazeteleri okumaya bir saat ayırmak Verb
restrict to thirty miles an hour in built-up areas
meskûn bölgeler trafiğinin azami hızını otuz mil ile sınırlamak Verb
snatch an hour's sleep
bir saat kadar bir uyku çekmek Verb
at an unearthly hour
uygunsuz bir saatte
at an unearthly hour
sabahın köründe
at an unseasonable hour
uygunsuz zaman
get up at an unearthly hour
çok erken kalkmak Verb
in an evil hour
uğursuz saatte.
In an evil hour I agreed to marry him.
English-Turkish phrases from Zargan's own database